Mark Carney’nin Kanada Başbakanı olarak seçilmesi, küresel çapta önemli bir ağırlık taşıyor; onu dünya sahnesinde, mevcut ABD yönetimiyle keskin bir tezat oluşturan alternatif bir ekonomik düşünce okulunu temsil eden bir figür konumuna getiriyor.
Seçimden sonra Carney’nin ABD Başkanı Trump ile hızla bir uzlaşma arayışına gireceği yönünde spekülasyonlar vardı. Ancak, bu beklentiler gerçekleşmedi.
Kampanyanın son günlerinde, Ottawa’daki zafer konuşmasında, ve bu yayına verdiği röportajda, Carney, seçim zaferine giden yolda izlediği rotayı korumakta kararlı olduğunu belirtti ve parlamentoda çoğunluğa ulaşmanın hâlâ mümkün olduğunu vurguladı. Carney mutlak çoğunluğa az farkla ulaşamasa bile, iki rakip parti liderinin sandalyesini kaybetmesi, özellikle ABD-Kanada ilişkileri başta olmak üzere kilit konularda birlik içinde hareket etme olasılığını artırıyor.
Carney’nin duruşunun merkezinde, son ABD politikalarının yanlış yönlendirildiğine ve nihayetinde Amerikan çıkarlarına, iş dünyasına ve tüketicilere zarar verdiğine dair güçlü bir inanç yatıyor. Beyaz Saray’ın Amazon’u “düşmanca eylemler” nedeniyle tarifeler konusunda hedef alması, bu görüşü özetliyor. Carney’nin cephesinde pek çok kişi, bu tür davranışların esasen ABD’nin kendisi için ters etkili olduğu görüşünde.
Özellikle, açık sözlü Carney eleştirmeni Jordan Peterson, Joe Rogan podcast’inde “Carney seçildikten sonra, Trump Batı’da daha deneyimli bir rakiple karşılaşmayacak. Carney, özellikle Avrupa ve Birleşik Krallık’ta geniş bağlantılara sahip,” diye yorum yaptı.
“Düşman” terimi abartılı olabilir ama Peterson’un değerlendirmesi, Carney’nin piyasalar ve medya arasındaki etkileşimi sofistike bir şekilde kavradığını öne çıkarıyor. Başbakan olarak Carney, zaten büyük savunma alımlarının ve ABD borç varlıklarının gözden geçirileceğini duyurdu; bu da güney sınırına net bir mesaj gönderme amacı taşıyor.
Kanada’nın ekonomik bağımlılığı büyük ölçüde devam ediyor; ihracatının dörtte üçü ABD’ye gidiyor. Bu nedenle, tarifelerde herhangi bir tırmanış, Kanada ekonomisi için ciddi riskler oluşturuyor—bunlar göz ardı edilemeyecek zorluklar.
Carney’nin kampanya boyunca yanıtı, Amerika’nın rota değişikliğinin farkında olarak, Kanada’nın ticaret ve ekonomik ilişkilerini çeşitlendirme çabalarını hızlandırmak oldu. Bu yolda güvenilir bir strateji, ABD’deki paydaşların mevcut tarife yaklaşımını yeniden değerlendirmesine teşvik edebilir.
Carney, bizimle yaptığı görüşmede, Beyaz Saray’a ya da Mar-a-Lago’ya hemen gitme zorunluluğu hissetmediğini vurguladı.
“Kendi şartlarımızla tanımlanan bir ortaklık istiyoruz. Bunun iki taraf için de faydası olacaktır, ancak şartlarımızın saygı görmesi gerekiyor,” dedi.
Carney’nin gündeminin anahtarlarından biri, başta Avrupa ve Birleşik Krallık olmak üzere yeni stratejik ittifakların geliştirilmesi. Uzun zamandır geciken Kanada-Birleşik Krallık serbest ticaret anlaşmasının artık yeniden canlandırılabileceğini, savunma ve kritik mineraller konusunda iş birliğinin de öncelikli olduğunu belirtti. Ayrıca Trump’ın, Kanada dışında Grönland ve Panama gibi bölgelere yönelik bildirilen toprak taleplerini de ciddiye almadığını belirtti.
Seçim kampanyası sırasında Edmonton’da Carney, “Amerika’nın küresel ekonomideki liderliği sona erdi,” diyerek bunu bir “trajedi” olarak nitelendirdi ve G7 ortaklarıyla birlikte Kanada’nın daha fazla liderlik göstermekte kararlı olduğunu ima etti.
Şansın garip bir cilvesi olarak Carney, bu Haziran ayında Alberta’da gerçekleşecek G7 Zirvesi’ne başkanlık edecek ve bu, Başkan Trump’ın “karşılıklı” tarifelerin uygulanmasını askıya alma kararının sona ereceği döneme denk geliyor. Trump’ın zirveye katılıp katılmayacağı konusu ise büyük merak uyandırıyor.
Şimdi tüm gözler, Haziran ayında Kananaskis’e çevrildi.
Muhtemel bir Liberal zaferinin ardından neler beklenebilir, işte öne çıkanlar.
Vietnam Savaşı’nın üzerinden elli yıl geçtikten sonra, bu Güneydoğu Asya ülkesi refaha doğru yeni bir rota çiziyor.
ABD Başkanı Donald Trump ve Başbakan Mark Carney, Kanada genel seçimlerinin ardından görüşmelerde bulundu.
İlk sonuçlar Liberal Parti’nin hükümet kurmaya yetecek sandalye sayısına ulaşacağını gösteriyor.
Gazetecilerimiz ve muhabirlerimiz, gelişen bu hikayede kilit soruları yanıtlıyor.